4+4+4 Yasası ?

Çocuklarımızın geleceğine dair umutlarımın bittiğinin noktasıdır. Çok tartışıldı, kabul edildi. Peki neler getiriyor 4+4+4 yasası. Çocuklarımızın geleceği için bu 14 maddeyi tek tek okumalı, bilmeli ve anlamalıyız. Daha önce ki Fatih Altaylı'nın köşesindeki içimi acıtan paylaşımı ile ilgili yazıyı yayınlayarak ne düşündüğümü ifade etmiştim. Şimdi maddeleri öğrenelim ...



MADDE 1 Mecburi ilköğretim çağı, 6-13 yaş grubunu kapsar. Bu çağ çocuğun 5 yaşını bitirdiği yılın Eylül ayı sonunda başlar, 13 yaşını bitirip 14 yaşına girdiği yıl sonu biter.
MADDE 2 İlköğretim; 4 yıl süreli ve zorunlu ilkokul ve ortaokuldan oluşur.
MADDE 3 İlköğretim kurumlarının ilkokul ve ortaokulların bağımsız kurulması esastır. Ancak şartlara göre liselerle de kurulabilir.
MADDE 4 Büyüklüğüne’ ibaresi ‘ilkokul ve ortaokullar birlikte veya ayrı oluşlarına, büyüklüğüne’ şeklinde değiştirildi.
MADDE 5 Gelirler, il özel idarelerince, ortaöğretim kurumlarının arsa temini, bina, bakım, onarımı ve diğer ihtiyaçlarının karşılanması için de kullanılır.
MADDE 6 İlköğretim 5,6,7 ve 8. sınıflarında eğitim görenler eğitimlerini bu kurumlarda tamamlar.
MADDE 7 Mecburi ilköğretim çağı 6-13 yaş grubundaki çocukları kapsar. Bu çağ çocuğun 5 yaşını bitirdiği yılın Eylül ayı sonunda başlar, 13 yaşını bitirip 14 yaşına girdiği yılın öğretim yılı sonunda biter.
MADDE 8 İlköğretim; ilkokul ve ortaokul olarak bağımsız okullar halinde kurulacak. Ancak imkan ve şartlara göre, ilkokul, ortaokul veya liselerle birlikte de kurulabilir.
MADDE 9 “İlköğretim kurumları; 4 yıl süreli ve zorunlu ilkokullar ile 4 yıl süreli ve zorunlu farklı programlar arasında tercih imkanı veren okullar imam-hatip okullarından oluşur. Ortaokul ve liselerde Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin hayatı, seçmeli ders olarak okutulur.
MADDE 10 “Ortaöğretim, ilköğretime dayalı, 4 yıllık zorunlu, örgün veya yaygın öğrenim veren genel, meslekî ve teknik öğretim kurumlarının tümünü kapsar. Bu okulları bitirenlere ortaöğretim diploması verilir.
MADDE 11 Zorunlu ortaöğretim 2012-2013 eğitim-öğretim yılından itibaren uygulanmaya başlanır. Bakanlar Kurulu uygulamayı bir eğitim-öğretim yılı ertelemeye yetkilidir.
MADDE 12 Mesleki Eğitim Kanununun 18. maddesinde yer alan “yüzde onundan fazla” ibaresi madde metninden çıkarıldı.
MADDE 13 ‘8 yıllık kesintisiz ilköğretim’ ibaresi ‘ilköğretim ve ortaöğretim’ şeklinde değiştirildi.
MADDE 14 Meslek lisesi mezunlarına üniversite giriş sınavında verilmesi öngörülen yüzde 4’lük ek puan tamamen kaldırıldı.

Prof. Dr. Kemal KOCABAŞ'ın aşağıda ki yazısını okuyalım.
 ''Bu yasa teklifi ile
-İlköğretim ikiye bölünüyor ve ikinci kademenin zorunlu olması muğlaklaşıyor, yani zorunlu eğitim 4 yıla iniyor
-Kesintili eğitim özellikle kız çocuklarının okuldan alınabilmesinin önünü açıyor
-Çocuklar 10 yaşında mesleklere yönlendiriliyor ve bilinçsiz meslek seçiminin önü açılıyor
-İlköğretim ikinci kademede farklı okul türleri ortaya çıkacak
-Farklı okul türleriyle merkezi sınav sistemi kaçınılmaz olacağından, çocukların 2. sınıftan itibaren dershaneye gitmeleri gerekecek ve toplumsal eşitsizlikler artacak
Yukarıda birkaç noktası vurgulanan bu teklif kamuoyunda tartışılmadan acele ile meclisten geçirilmeye çalışılıyor. Bu yasa teklifinin geri çekilmesi ve ilgili kurumların katılımıyla yeniden oluşturulmasını talep ediyoruz.
Kaynaklar:
http://erg.sabanciuniv.edu/sites/erg.sabanciuniv.edu/files/ERG_GerekceMetni_SON.pdf
Prof. Dr. Kemal KOCABAŞ (*)
Türkiye, son günlerde ilk kez bu yasa tasarısı ile ülkenin eğitim sorunlarını tartışıyor. TV’lerde açık oturumlar yapılıyor, gazetelerde her gün konuya değişik boyutlarda bakan köşe yazıları yer alıyor, sivil toplum örgütleri demokratik itirazlarını ve görüşlerini dile getiriyorlar. Son 10 yıldır Türkiye’de eğitim, “piyasalaştırma ve dinselleştirme” penceresinden bakılarak şekillendiriliyor. Son Milli Eğitim Bakanı ile birlikte bu şekillendirmenin dozu daha da arttı. Başbakanın “Dindar öğrenci yetiştirmek istiyoruz” söylemi ile yeni bir boyut kazandı. İktidar partisinin beş grup başkanvekili akademik, bilimsel ve metadolojik bir çalışma yapmadan, bakanlar kurulundan geçirmeden TBMM’ne sundukları ve kamuoyunda “4+4+4” yasası olarak adlandırılan yasa önerisi ile Türkiye son yirmi gündür yasa tasarısını ve ülkenin eğitim sorunlarını canlı bir şekilde tartışır hale geldi. Yasa Milli Eğitim komisyonunda görüşülürken kamuoyu tepkileri yoğunlaştı. Yasa tasarısı alt komisyona sevk edildi ve oradan da bazı değişikliklerle komisyonda tekrar tartışılmaya başladı.
Yasa tasarısının hazırlanışı ve sunuluşu problemli. Anlaşılmaz bir aceleyle, çalakalem, hazırlanan tasarıda ilk anlarda çıkan iki önemli hata kamuoyunun itirazı ile alt komisyonda düzeltilmek zorunda kaldı. Tasarı sahipleri, Türkiye’nin imzaladığı İLO çocuk hakları sözleşmesine imza attığını unutmuşlar ve ilk başta çıraklık yaşını “14’ten 11 yaşa” indiriyoruz şeklindeki heyecanlı söylemlerini geri çektiler ve çıraklık yaşı 14’te kaldı. Ülkenin çocuklarına çıraklığı hedef gösteren bu yaklaşım doğru değildi… Yine kamuoyunun yoğun tepkisiyle 2. dört yıla getirdikleri ne olduğu anlaşılmayan, belirsiz “açık öğretimi” 3. dört yıla kaydırmak zorunda kaldılar. Peki atılan bu iki geri adım yasayı rasyonel hale getirdi mi? Bu yasa ülkenin gerçekten ihtiyacı mı? Kesinlikle hayır… Yaklaşık 17 milyon öğrenci ve 800 bin öğretmenin çalıştığı eğitim sisteminin sorunlarına bu yasanın yanıt vermediği çok açık. 2003-2006-2009 PISA yarışma sonuçları, yapılan bilimsel çalışmalar ve raporlarda eğitim sistemimizin üç temel sorunu olduğu saptaması yapılmaktadır. Nedir bunlar? “Türk Eğitim Sistemi niteliğini kaybetmiştir. Türkiye, nitelikli öğretmen yetiştirememektedir. Türk Eğitim Sistemi, sınıfsal, bölgesel, cinsiyete dayalı eşitsizlik ve adaletsizlik üretmektedir” Yasa tasarısında bu sorunlara yönelik bir arayış, çözüm ve öngörü var mı? Kesinlikle hayır… Ülkenin eğitim sorunları tüm yurttaşların sorunudur, tıpkı anayasa gibi. Demokratik bir ülkede bir iktidar partisi hazırladığı yasa tasarısı ile düşün dünyasını ülkenin tüm yurttaşlarına dayatmamalıdır. Bu yasa tasarısı bu anlamda bir dayatmadır. Bu yasa tasarısının arkasında bilim dünyası, eğitim örgütleri ve pedagoji yoktur. Öğretmen, sınıf gibi alt yapı hazırlığı da hiç yoktur.
TV’lere çıkan ve yasayı savunan, dernek-sendika, siyasal iktidar temsilcileri bu yasanın temel amacının “İmam Hatiplerin Orta Kısımlarının Açılması”,“seçmeli din derslerinin bütün kademelerde” yer almasını ve hatta taleplerinin dozunu biraz daha arttırarak “karma eğitimin kaldırılmasını” açıkça talep ediyorlar. Yani eğitime tümüyle “din ekseninden” bakarak formatlamak istiyorlar. Amaç bu… Yani son on yıldır MEB’ndaki yapılanma, kadrolaşma, Cumhuriyet Eğitim Devriminin “fikri hür, vicdanı hür kuşaklar” yetiştirme idealini şimdi “dindar nesil” yetiştirme projesine dönüştürmeyi temel almış gözüküyor.
Eğitim ile ilgili uzmanlıkları olmayan Milli Eğitim alt komisyonunda çıkan yasa tasarısı metninde “okul öncesi eğitim” öngörüsü hiç yok. Bu çok önemli bir eksikliktir. Yasanın ehil ellerde hazırlanmadığının somut bir kanıtı. Okul öncesi eğitim tüm gelişmiş ülkelerde çok önem verilen ve çocukların diğer kademelerindeki başarısı için çok temel olan bir süreçtir. Bu eksiklik mutlaka giderilmelidir. En azından 5. ve 6. yaşlar, hatta 4. yaş mutlaka okul öncesi eğitim içine alınmalıdır. Okula başlama yaşının ilk 4 yıl için 6’ya çekilmesi çocuk gelişimi ve pedagojisi anlamında doğru olmayan bir karardır. 6 yaşta çocuk hala oyun çağındadır. Kalem bile tutamaz. Birinci sınıf müfredatı uygulanamaz. Okul başlama yaşı 7’de kalmalıdır. Yasa tasarısının son halinde mesleğe yönlendirmek amacıyla ortaokulların açılması öngörülüyor. 10 yaşındaki çocuklardan geleceğe ilişkin bir tercih bekleniyor. Soyutlama becerisini kazanamamış, sadece tatil ve oyun dünyasındaki çocuklardan nasıl meslek tercihi beklenebilir? Bu önerinin ne denli yanlış olduğunu aklı selim tüm analar-babalar, eğitimciler bilir. Batıda, gelişmiş ülkelerde eğitimde yeni, çağdaş yaklaşım bilgi çağının doğasına ve emek türünün değişimine uygun olarak ilköğretimde meslek seçimini 10 yaştan 14 yaşa öteleyen, uzun kesintisiz, temel eğitimdir. Özellikle Almanya’da eğitimde zorunlu 10 yıllık temel eğitime geçiş çalışmaları yoğunlaşmıştır. Eğitimde niteliği ölçen PİSA yarışmalarında Almanya ölçeğinde yapılan bir çalışmada 10. yaşta yönlendirilen öğrencilerin PİSA başarılarının 14. yaşta yönlendirilen öğrencilere göre daha düşük olduğu görülmüştür. O nedenle bu yasa tasarısı ile getirilen kademelendirme dünyadaki genel eğilime uygun değildir.
Neden siyasal iktidar ülkenin temel sorunları üzerinden eğitime bakamıyor? Düşün dünyası buna izin vermiyor, rasyonel bakamıyor, “İmam Hatip” gözlüğü dışına çıkamıyor. Ülkenin kaynakları ve gereksinimi anlamında siyasal iktidarın süreci tekrar değerlendirmesi gerekir. 1973’lerdeki şuralarda tartışılan ve 28 Şubat 1997’de olağan olmayan koşullarda yürürlüğe giren “Zorunlu 8 yıllık Eğitim” sonuçları yasa tasarısını hazırlayanların dillendirdiği gibi başarısız mı? Kesinlikle hayır. Doğru söylenilmiyor. 1997’de %78.97 olan kız öğrencilerin okullaşma oranı bugün %98.22’ye çıkmıştır. Yine 1997’de orta öğretimde %44.97 olan kız öğrencilerin okullaşma oranı 2011 yılında %87.31’e çıkmıştır. Bunun neresi başarısızlık?
Bu yasa tasarısı hazırlanma biçimiyle, içeriği ile arızalıdır. Seçimlerde siyasal iktidar halka sunmamıştır ve hükümet programında da yoktur. Ülkenin temel eğitim sorunlarına yanıt veren bir yasa değildir. Tepki yasasıdır ve geri çekilmelidir. Tıpkı Anayasa gibi tüm yurttaşların görüşleri alınarak akıl ve bilimi temel alarak tartışılması sağlanmalıdır. Hezeyan ve duygusal tepkilerle alınan her karar ülkenin, çocuklarımızın geleceğini karartır. Ülkenin pedagojinin temel öngörüleri ele alınmadan hazırlanan bu tarz yasa tasarılarını değil acilen çocuklarımızı hayatı, yaşamı, doğayı iyi anlayabilen, sorgulayabilen, neden, niçin, nasıl soruları sordurtabilen, ulusaldan, evrensele bir aydınlık bir yolculuğu hedefleyen “Eğitim Reformu”nu tartışması gerekir.
(*) Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Genel Başkanı

2 yorum:

  1. maalesef sistemin götürüleri bir hayli fazla.. ben bu yıl okula başlayacak çocuğum olsa bir yıl çocuğumu bekletir, okula göndermez ve sistemin oturmasını beklerdim.. öğretmen olarak bizim de çekincelerimiz var...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de göndermezdim.Size sonuna kadar katılıyorum.Konuştuğum eğitimciler de bu konda aynı şeyi söylüyorlar. Gerekli eksiklikler ve hazırlıklar tamamlanmadan, olsun diye çıkarılmış bir yasa bence. Bu dönem eğitimcilere çok iş düşecek. Size Allah yardım etsin. Geleceğe dair hiç umudum yok çocuklarımız adına çok üzülüyorum:(((

      Sil

Düşüncelerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
back to top