Defne için okul seçimine 18 aylıkken başladım. Başkalarına erken gibi gelebilir ama öğrendiğim bilgiler ışığında söyleyebilirim ki; bir çocuğa 3 yaşına kadar verdiğiniz uyaranlar ile beyninin kapalı hücrelerini açıyorsunuz. 3 yaşından sonra ise
o zamana kadar açılabilen hücreler sadece gelişebiliyor. Bu nedenle 3 yaşına kadar çocuklara yaşına göre uyaranlar vermek ve bütün beyin hücrelerinin açılmasını sağlamak gerekiyor. 18 aylık olduktan sonra annesi veya babası ile oyun okuluna başlaması çocuk için bana göre ideal olanı. Biz de öyle yaptık.
Oyun okulunda ebeveynler çocukla birlikte zaman geçiriyorlar. Oyunlar oynuyorlar, onların yanında olup onu seyredebiliyorlar. Çocukta ebeveyni yanında olduğu için huzur içinde arkadaşları ile oyunlar oynuyor. Fakat yaşı ilerledikçe oyun evinin yeterli olmadığını görüp daha kapsamlı bir okul arayışı içinde olduk. 2 yaşından sonra sadece oyun değil birazda eğitim almalı düşüncesi ile başka bir okula götürdük. Asıl sorunu bu değişim sürecinde yaşadık.
Oyun evinde sürekli yanında olduğum için kızım çok mutlu şekilde okula gidiyordu. Fakat yeni okulumuzda anne ve babaları sınıflara almıyorlardı. Bu kızım için zor oldu. Alışma süreci olarak ilk iki ay yarım gün olarak okula başladı. İlk gün sınıfına benim de girmemi istedi. Okulun sahibi Pedagog Serenat hanımın tavsiyeleri ile bu süreci bazı taktikler uygulayarak yavaş yavaş aştık. Önce sınıfta hiç kimsenin annesinin yanında olmadığını göstererek söyledik. Bu okulda sadece çocuklar oyun oynayabilir anneleri onları seyredebilirdi. Sınıflar çocuklar içindi.
İlk bir ay boyunca okulda müdür odasında kameralardan onu izledim. Defne de benim onu orada beklediğimi biliyordu. İstediği zaman benim yanıma geliyor sonra sınıfına gidiyordu. ''Kızım seni burada bekliyorum ve kameralardan seyrediyorum. Serenat hanım ile kahve içiyoruz istediğin zaman yanımıza gelebilirsin '' dedim. Bu ona güven verdi. İlk günler sık sık yanıma geldi ve benim orada olup olmadığımı kontrol etti. Zaman içinde kontrol etme sıklığı azaldı. 1 ay boyunca okulda onu bekledim. Her an beni kontrole gelebilirdi. Ve beni bir kez bile orada bulamaması bütün planımızın bozulmasına sebep olabilirdi. Her kontrole geldiğinde beni orada bulmalıydı.
Burada önemli olan çocuğunuz sizin yanınıza gelip gittikten sonra sınıfında neşe ile arkadaşları ile oyun oynuyor olması. Sürekli sınıfında da ağlayan bir çocuksa o zaman okul pedagoğu ile konuşup başka yöntemler denemelisiniz. 1 ay sonra pedagoğun da önerisiyle kızıma '' ben sana hediye almaya, su almaya, balon almaya '' vb sözler söyleyerek dışarıya gidiyorum '' dedim ve okulda beklemem son buldu. Artık onunla okula beraber girdim fakat sürekli bir bahane ile okuldan çıkıp mutlaka ona alacağımı söylediğim şey ile geri döndüm. Çocuk burada annenin sözünde durduğunu, onu almaya geldiğini görüyor ve güveni tazeleniyor.
Okulda olmadığım anlarda onu kameralardan izledim ve neşe ile arkadaşları ile oyunlar oynadığını gördüm.
1 hafta sonra da pedagog ile birlikte verdiğimiz kararla okula onu sabah götürdüğümde '' kızım ben seni okula bırakıyorum, arkadaşların ile oyunun bitince ben seni almaya geleceğim'' dedim. Artık kızımı okul kapısında teslim edip, öğlen saatinde de kapıdan almaya başlamıştım.
Bu süreci atlatabilmek için çocuğa onu terk ediyor duygusu vermemek, onu almaya geleceğinizin güvenini hissettirmek, yaşatmak ve göstermek gerekiyor Bu sözle olabilecek bir olgu değil. Çocuğa yaşatarak öğretmek en önemli nokta. Bizde öyle yaptık ve başardık.
Okula başladığı ilk gün annesi sınıfına girmediği için ağlayan kızım yaz tatilinde okula gidemediği için gözyaşı döktü ve okulunu, arkadaşlarını çok özledi. Sürekli arkadaşlarının isimlerini söyleyerek okula olan özlemini sık sık anlattı.
Bu süreci atlatabilmek için mutlaka okul pedagoğundan destek almalı ve çocuğunuzun güvenini sarsmadan onu okula alıştırmalısınız.
Sevgilerimle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Düşüncelerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim :)