Çok özlememe rağmen yedi yıldır neden sokak simiti yemiyorum?

Çalıştığım dönemde her çay saatinde arkadaşlarım ile çıtır çıtır simit ve peynir yemeye bayılırdım. İkindi çay saatimiz de ya Eti petibör büskivüyü çaya batırıp yer ya da simit-peynir ikilisini tercih ederdik. Genelde diyet menülerde simit-peynir ikilisini önerdikleri için bol kalorili Eti çifte kavrulmuş petibör bisküvi yerine simit-peynir ikilisinden yana tercihimizi kullanırdık.

Arkadaşlarım bilirler. Ben biraz kıl bir kadınım. Dışarıda yemek yemeye gittiğimde genelde mutfağını bir ziyaret ederim. Eğer beğenmişsem orada oturup yemek yerim.

Eşim bu huyumdan dolayı sık sık benimle tartıştıysa da ben bu huyumdan vazgeçemedim.
Erkekler bu konuda ne rahatlar be kardeşim! 
Sokakta satılan tükürüklü köfteden tut da en iğrenç ne varsa afiyetle yiyebilirler. Eşim bana sık sık "Senin gibiler mutlaka askere gitmeliler"der. 
Bu sözünden ne anlamalıyım bir fikriniz var mı? Askere gitmiş olsam bu huyumdan vazgeçer miydim bilemem ama ben kendimden memnunum.
Efenimmm.. Bu huyumdan dolayı her gün yediğim simitlerin de nerede üretildiğini merak ediyordum. Simitçiye her sorduğum da "Abla, simitleri son derece temiz, steril bir fırından alıyorum. İçiniz rahat olsun. Afiyetle yiyebilirsiniz" diye cevaplar veriyordu. 
Uzun ısrarlarım sonunda adamcağız bana simitleri aldığı yerin adresini verdi. Ben simitçinin anlattıklarına yarı güvenerek tek başıma Şişli-Dolapdere caddesi üzerinde ki simit üretilen yeri aramaya gittim. Caddede büyük tabelalı, temiz bir yer arayıp durdum ama bir türlü öyle bir yere rastlayamadım.
Sonunda mis gibi simit kokusunu duydum ve kokunun beni götürdüğü yere gittim.
Geldiğim yer; kapı panjurları yarıya kadar indirilmiş, tabelası olmayan izbe bir yerdi.
Ne cesaretse, hiç düşünmeden eğilerek panjurların altından içeri daldım. Yerde ki talaşlardan önce burasının mobilyacı olabileceğini düşünmüştüm ki birden yere üst üste konulmuş, kirli simit tepsilerini gördüm. 
O kadar şaşırmıştım ki; siz merak deyin, ben şok diyeyim, ilerlemeye devam ettim. 
Hepiniz hatırlarsınız; çok sevdiğim, başarılı insan, adam gibi adam sevgili Uğur Dündar bir zamanlar üretim yerlerine baskınlar yapardı. Sanırım yaptığı o baskınlarda ki manzaralardan daha pis bir yeri gözünüzde canlandırabilirsiniz. Pis bir tezgah, fayanslar, lavabo içerisinde kirli bir maşrapa ve daha neler neler.
Burada simit üretiminin yapılmasına imkan yoktu. Burada yapılan simitleri her gün yediğim bir an aklıma gelince sadece kusmak ve yediğim bütün simitleri çıkarmak istedim. Birden "Kimse yok muuuuu!" diye bağırmaya başladım. Çünkü görünürde içeride kimsecikler yoktu. 
Benim çığlıklarım üzerine üst kattan önce ayağından engelli, bir değnek yardımı ile yürüyen bir adamcağız indi. Adamın tipi hayli ürkütücü idi. Peşinden de diğer adamlar inmeye başladı. 
Ben hem kendime olan kızgınlığım hem de yaşadığım şok ile bağırmaya devam ediyordum. "Siz bu ortamda nasıl simit üretirsiniz. Bu kadar pislik içinde simit üretilir mi" diyerek ağzıma geleni söyledim. 
Bunları söylerken de geri geri gitmeyi ihmal etmedim. Adamların tiplerinden korkmaya başlamıştım. Biran önce yarım açık olan panjurdan dışarıya kendimi atmalıydım. Yoksa başıma kötü şeyler gelebilirdi. Sonunda kendimi dışarı atabildim. Adamlar da benimle dışarı çıktılar. Uzun bir süre dışarıda kavga ettik. Adamlar git istediğin yere şikayet et, bize birşey yapamazsın gibilerinden sırtlarının sağlam olduğunu ifade eden şeyler söylediler. Bunlara bir şey anlatamayacağım belliydi aslında ama hem kendime, hem de bu simitleri bana yedirenlere o kadar kızgındım ki bir türlü susmak bilemedim.
O sinirle, eve gider gitmez hemen Şişli Belediyesini aradım. İlgisiz, vatandaş ile canımlı konuşan bir hanıma derdimi uzun uzun anlatmaya çalıştım. Israrla orayı görmeleri gerektiğini, benim bu işin peşini bırakmayacağımı söyleyince beni ciddiye aldılar ve kayıt oluşturdular. Sonraki her gün gidip gitmediklerini öğrenmek için Şişli belediyesini aradım.
Sadede gelecek olursam belediyenin incelemesi sonucu bana verilen cevap "Hanımefendi haklısınız. İncelememiz sonunda iş yerine 15 gün süre verildi. 15 gün içinde eksikliklerini tamamlayacaklar" oldu.
Benim, "sadece uyarı olamaz, simit üretimini durdurmalılar" isyanım hiç işe yaramadı. 20 gün sonra yine aynı simit fırınının önünden şapka ve gözlük takarak :)) geçtim. Bakalım bir düzenleme var mı diye. Ama maalesef her şey aynı şekilde görünüyordu. Değişen hiçbir şey yoktu. Bürokrasiye olan inancım kalmamıştı ve onlarla uğraşamayacağımı anladığım için simit yemekten vazgeçtim. 
Simit-peynir ikilisini çok özlüyorum ama yaşadıklarım özlemimden daha ağır basıyor. Anlayacağınız tam 7 yıldır simit yemiyorum. Sizlerde sokaktan simit alırken bir düşünün derim. 
Sağlıkla kalın...

4 yorum:

  1. Sadece simitte değil bencede dişarıdan(üretim yerine güvenmediğimiz)alıp yemek istediğimiz şeylerde iyi düşünmeliyiz;(

    YanıtlaSil
  2. Yaa evet titizlik önemli ama sizinkisi aşırı :( yani bende kimi insanların evinde su bile içerken miden kalkar ama sokak simiti için aklımdan bir şey geçmemişti (:

    YanıtlaSil
  3. Bu yüzden ben de daha çok pastane simiti tercih ediyorum. Güvenip bildiğim pastaneler tabii.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Jale hn. kesinlikle bildiğiniz bir yerden almalısınız:))

      Sil

Düşüncelerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
back to top