Damacana ve arıtma suları hakkında çok önemli bilgiler.

internetten alınmıştır
Uzun zamandır Cumartesi günlerini sabırsızlıkla bekliyorum. Neden mi?

Çünkü İpek hanım çiftliğinden gelen listenin başında Pınar Kaftancıoğlu hanımefendi çok güzel bir yazı paylaşıyor.  
Her hafta o yazıyı okuyup bilgilenmekten müthiş keyif alıyorum. Kendisine de buradan çooooook teşekkür ediyorum.
En son gelen listenin başındaki yazı ise Damacana ve Arıtma suları hakkında çok güzel tespitler ile dolu harika bir yazıydı.
Pınar Kaftancıoğlu Hanım'dan, bu değerli yazısını blogumda paylaşmak için izin de aldım :)))

Ve bu güzel yazıyı sizlerin bilgisine sunuyorum. Mutlaka okumalısınız.
Sizi konuk yazarımız İpek hanım çiftliği'nden  Pınar Kaftancıoğlu ile baş başa bırakıyorum.
  
Ambalajlı Su Fabrikası kurmak her babayiğidin harcı değildi bir zamanlar. Cebinde 1.000.000 TL olan her adamın açabildiği bir şey değildi daha doğrusu su fabrikaları... Bugün, gelinen durum maalesef bu. 

Her konuda ahkam kesem insanlardan olmak istemedim hiçbir zaman. Gel gör ki hayat beni bir şekilde ''bilirkişi'' konumuna soktu. Gördüğümü, yaşadığımı aklımın süzgecinden geçirip aktardım dilim döndüğünce... Ayarını kaçırmamaya dikkat ettim. :) 
Bugünlerde gündemden düşmeyen ambalajlı su sektörü, tarımdan dahi bilgili olduğum bir alandır. :) 2000 - 2007 seneleri arasında, Ege'nin Madran Bölgesi'nde bir ambalajlı su fabrikası sahibi olduğumu düşünürsek, evet; sanırım şu damacana su mevzuu hakkında konuşabilirim rahatça. :) 
1998'de temellerini attığımız, iki yıl sonra; 2000'de ancak açabildiğimiz Billur Madran'ı kurmak hiç de kolay olmamıştı. Yüksek maliyetli ve hayli teferruatlı bir süreç... Nazilli'de, Sinekçiler Çayırı'nda, içinde su olan araziler bulup sahiplerinden satın aldık önce. Tek bir arazinin fiyatı 450.000 - 500.000 USD idi o zamanlar. Bu bedel, saf haliyle içinden su çıkan bir tarlaya ödenen para sadece... Bu tarlalardan birkaç tane alıp kaynakları isale hattında toplamanız, o hattı da bayi kamyonlarının rahatça girebileceği, yol üstü bir dolum tesisine indirmeniz gerekir. 
Fabrika ile kaynak arasındaki mesafe ne kadar az ise, isale hattını; yani kaynak suyunu fabrikaya indiren boru hattını oluşturma maliyetiniz o kadar düşer. Bizim hattımız 17.000 metre idi. 17.000 metre boyunca toprak kazıldı, borular döşendi, boru hattının belli metrelerinde analiz yapılabilmesi için toplama havuzları, yani kaptajlar inşa edildi. Dolum tesisi inşaatı, tesiste su depolayacak devasa havuzlar, damacana yıkama makineleri, dolum makineleri, suyun debisine göre İl Özel İdare'ye ödenen yıllık kaynak suyu kullanım kirası, laboratuvar oluşturma derken afaki bir maliyet ile doluma başlayabildik. 
Kaynaklardan fabrikaya inen su, havuzlara alınır. Burada mor ışık altında temizlenir. Mikronluk filtrelerden geçer ve fabrika bünyesindeki laboratuvarda, her sabah analizi yapılarak dolum ünitelerine aktarılır. Yıkanan, doluma giren, kapaklanan ve kamyonlara yüklenen damacanalar en geç 2-3 gün içinde evlere girmiş olur. 
Sağlık Bakanlığı ve İl Sağlık Müdürlükleri bu işi çok ciddiye alıyordu. Hala da öyledir. Neredeyse haftada bir yapılan habersiz denetimlerde havuzlardan numuneler alınır, o numuneler mühürlü şişeler ile Hıfzıssıhha'da analiz edilir. Tek bir olumsuz sonuçta bile fabrikanın mühürlenmesi, yani tüm yatırımlarınızın çöpe gitmesi riski vardı. 
Sadece ruhsatını almak için bile sekiz ay boyunca Ankara'da, üç avukat bir yandan, ben bir yandan koşturduğumuz o su fabrikası; hayatımın en büyük işletmecilik başarısı sayılabilir. :) 
1,2 sertliği, ideal mineral yapısı ile ''Allah övmüş de yaratmış'' denilen o su sayesinde, kısa zamanda Ege Bölge'sinin en fazla satış yapan ilk üç fabrikasından biri olduk. Ege, Batı Akdeniz ve Güney Marmara Bölgeleri'nde hatırı sayılır pazar payı elde ettik. Fabrikayı sattığımız, ''domates biber yetiştireceğim ben artık'' dediğim 2007 yılına kadar satış grafiğimiz hep arttı. 
O yıllar boyunca, ambalajlı doğal kaynak suyu konusunda yüksek ihtisas yapmış kadar oldum. Almanya'da fuarlara katıldık, Kanada'da eğitim aldık, bilimum yerli - yabancı yayını okuduk. ''Gezelim - öğrenelim'' dedik, Türkiye'nin hemen hemen bütün su fabrikalarını ziyaret ettik. Nestle'den Erikli'ye, Pınar Madran'dan Antalya Süral'e; Hamidiye'ye, Kestane'ye... Her yere gittik. 
Haftalık listeler ve bu kısa yazılar çok fazla mail adresi arasında dolanıyor. Konuyu iyice detaylandırıp gördüklerimi tek tek yazmasam, başım belaya girmese daha iyi sanki. :) Derseniz ki, ''tamam, detaya girme ama en azından hangi markayı önerirsin?''; onu yazabilirim. :) 
Damacana su için benim Top 5 Listem şu şekilde olur: 
1) Pınar Madran
2) Nestle Pure Life
3) Erikli
4) Gümüş
5) Billur Madran

Ambalajlı Doğal Kaynak Suyu sektörü neden bozuldu peki? Kurnazlıktan... 
Bütün su fabrikalarının debileri ruhsatlarında yazar. Mesela Billur Madran'da; yani bizim fabrikamızda debi X idi. Bunun anlamı şu: Fabrikaya ait olan su kaynaklarından, saniyede toplam X litre su akıyor. 
Su bulanık gelir, tüm havuzları boşaltırsınız. Borulardan biri çıkar, bulup çözene kadar saatlerce fabrikaya tek damla su inmez. Afet olur, günlerce çeyrek debide akan suya razı olursunuz. Böyle böyle derken ruhsatta yazan saniyede X litre su akışı, çoğu zaman bir ütopya olur sizin için. Gerçek rakam bunun çok altındadır. 
Yine de, ''haydi'' diyelim, biz borulama işini falan beceremedik; bu işi çok güzel beceren fabrikalar kaynaktan çıkan suyun her damlasını indirebiliyor havuzlara... O durumda bile senelik kaç damacana dolumu yapılabileceği, hesap makinesindeki üç basit çarpma işlemine bakar. Bakıyorsunuz, ''filan'' marka suyun debisi Y litre. Aşağı yukarı 60*60*24*365*Y litre su gelir senede ve bunu standart hacim olan 19'a bölerseniz o kadar damacana doldurabilir bu fabrika senede. Oysa bir bakıyorsunuz, tüm benzin istasyonları, cafe'ler, restoranlar, kantinler, askeriye, marketler, bayiler, plajlar bu marka ile dolup taşıyor. Üstelik sadece PET şişeleri görüyorsunuz siz. Bardaklar, galonlar, dönüşümlü 19 litrelik damacanalar diğer yanda satılmaya devam ediyor. E bu kadar su nereden geliyor..? 

Bu ülkede her işin bir açığı, her açığı da kurnazca kullanan birileri bulunur. 
Seneler önce çıktım, dedim ben: Organik Tarım Sertifikası, hiçbir şeyin garantisi değildir. Sertifikaya bakmayın, üreticiyi tanıyın. Çünkü bakarsınız üreticinin sertifikasına, anlamazsınız da detayını, kırk tane portakal ağacı için alınmıştır mesela. Oysa tezgahına bakarsanız, yılın üç yüz altmış beş günü portakal hiç eksik olmaz. :) Bir ağaç ortalama kırk kilo portakal verse yapar size bin altı yüz kilo... Sıfır zaiyat ile satsa üç günde bitmesi gerekir? Bitmez... E kalan portakallar nereden geliyor..? 
Doğal Kaynak Suyu artezyen kuyularından gelir, organik portakallar Antalya Hali'nden... Nereden geleceklerdi başka..? 
Ne Antalya'nın, Finike'nin portakallarına kıran girdi, ne kuyular kurudu... Sağ eldeki sertifika ile sol eldeki portakal arasında miktar bağlantısı kuracak bir denetim..? Yok. Kaynak debileri ile fabrika satışı arasında mantık kuracak bir Allah'ın kulu..? Onu da henüz ben tanımadım. 
REO (Reverse Osmosis) ünitesinden geçirilen artezyen suyu, kaynak suyuyla paçallanarak sınırsız dolum yapılabilir. 
Damacana su alırken yazdığım markalardan şaşmayın. Kapaktaki hologramı her zaman gözünüzün önünde açtırın. Markalar arasında seçim yaparken size servis yapan bayinin dükkanına, haline - tavrına göre karar verin. ''Vücudunuz günde bilmem ne kadar kalsiyuma ihtiyaç duymaktadır; biz, bronz madalyamız ile bu ihtiyacınızı karşılayacağız.'' gibi pazarlama saçmalıklarına aldanıp da 8 - 10 sertlikteki; tavuğa versek içmez denilen sulardan almayın. Su içerken beklentiniz damak tadınıza uygun olması, içim yumuşaklığı ve şişirmemesi olsun. Yarım litre suyu kafaya diktiğinizde bayıla bayıla hepsini bitirebiliyorsanız ve ardından şişkinlik yaşamıyorsanız, o su sizin suyunuzdur. 8 sertlikteki sudan alacağınız kalsiyumu bir çay kaşığı yoğurttan alın. Bırakın onun değerleri beri kalsın... Türkiye'nin en kaliteli kaynak suları Madran Bölgesi'nden ve Bursa'dan çıkar. Madran Bölgesi, sanayi tesisleri barındırmadığı için bir adım öndedir. Nihayetinde ''Kaynak Suyu'' dediğiniz şey, su yataklarında bekleyip topraktan süzülerek yüzeye çıkan yeraltı suyudur. Yer'in üstünde ne kadar az sanayi tesisi varsa, o kadar yeğdir. 

Ev tipi arıtma cihazları? Yazmaya bile değmez aslında. Almayın. Hani illa alacaksanız da dişinizi fırçaladıktan sonra ağzınızı çalkalamak için kullanın en fazla... Şehir şebekesindeki dandik suyu reçine ile filtre ederek tüm değerlerini öldüren, ütü suyu kıvamında bir şey çıkaran o makineleri, tekrar söylüyorum; almayın. Satışından %20 - %40 arası prim alacağı için her köşede karşınıza çıkacak, hatta hiç üşenmeden evinize bile gelecek pazarlamacılara kanmayın. ''Suyunuzu analiz edelim'' derler, içtiğiniz suyu bir bardağa doldurup basit bir elektroliz cihazını içine daldırırlar ve içindeki tüm mineralleri dibe çöktürürler. Sarımsı, bulanık bir şey çöker haliyle ve potansiyel müşterinin ''Aa ne pis bir suymuş içtiğimiz'' diyerek cihazlarını satın almasını hedeflerler. 

Damacanalardaki BPA..? Buna da kulak asmayın. Bir damacana dolusu suyu içerek vücudunuza aldığınız BPA miktarı, sıradan bir günde Bağdat Caddesi'nde beş dakika yürürken aldığınız BPA miktarının 1000'de biri falandır. 
Doğru düzgün bir markanın doğal kaynak suyunu tercih edin. Doya doya için. Yarasın, şifa olsun herkese. :)
Bir de tüyo vereyim. :) Damacana ne kadar az doluma girmişse, yani ne kadar yeni iste o kadar iyi... Su bayileri arasında kıran kırana rekabet var şu dönemde, tek bir müşteriyi bile kaybetmek istemezler. Sipariş verirken ''Bana yepyeni damacana getirin, yoksa geri gönderirim.'' diyen, bayi çalışanları arasında ''Gıcık Müşteri'' diye anılanlardan biri olun. Her seferinde yepyeni, pırıl pırıl damacananız kapınıza gelir. :)  


6 yorum:

  1. çok faydalı bir yazı teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okunduysa ne mutlu bana. Ben teşekkür ederim. Ne kadar bilgilenirsek o kadar iyi.

      Sil
  2. Adsız1.8.12

    Güzel paylaşım teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuduğunuz için ben teşekkür ederim.

      Sil
  3. Teşekkür Ederiz Gayet faydalı bir yazı... Ben de mesela Sırma Suyu merak ederim. Neredeyse adım başı sırma su satılıyor. Damacanasından 0,5 lik petine... Bu kadar suyu nereden buluyorlar?

    YanıtlaSil
  4. Yorum için vakit ayırdığınız için teşekkür ederim. Sağlık dolu günlerimiz olsun.

    YanıtlaSil

Düşüncelerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
back to top