Suriye'li mülteciler beğenmiyorsanız defolup gidin ülkenize.

Milliyet Cadde'den alındı
1951 Cenevre sözleşmesi ile başlamış anlaşmalar gereğince Suriye'li mültecilere kapımızı açmak zorundaymışız. Ülkemizde bu kadar ihtiyaç sahibi varken bu ukala, kendini beğenmiş mültecilere bu kadar yardımın yağmasından kimler faydalanacak merak ediyorum. 
Bodrum tatilimiz sırasında teknede tanıştığım İskenderun'da görevli bir öğretmen kendi yaşadıklarını sohbet ortamında anlatmış, ben de şaşkınlıkla dinlemiştim.


Bu mülteciler o kadar kendilerine güveniyorlarmış ki ukalalıkları doruk noktasındaymış.

Öğretmen hanımın anlattığına göre onlarla iletişim kurmak ve eğitim vermek amacıyla bazı öğretmenler görevlendirilmiş. Bunlar arapça bilen öğretmenlermiş.
Yardıma giden bir öğretmenimizi mülteci kampından, bu haddini bilmez mülteciler bağıra bağıra kovmuşlar. 
Neden mi?
Çünkü bu öğretmenimin arapça şivesi kendi ülkelerinde ki şii arapların şivesi ile aynıymış. O nedenle o canım öğretmenimizden ders almayı hem ret etmişler hem de kovmuşlar. Öğretmenimiz mecburen oradan ayrılmış.

Bunlar bu cesareti nereden alıyorlar.  

Suriye'nin kaçakçısı, hırsızı, militanı, teröristi gelmiş kamplarımızda kalıp benim vergimle karınlarını doyuruyor ve gelmiş benim cefakar öğretmenime hakaret edip kovabiliyorlar. Defolup gidin kendi ülkenize, orada kime kafa tutuyorsanız tutun.. Buraya gelip de benim vefakar öğretmenime dil uzatmayın. Şehrimin tadını kaçırmayın.
Bu konu hakkında bir yazı yazmayı düşünmemiştim ama bugün basında okuduklarımdan sonra;
Türkiye'nin en özel şehirlerinden Hatay. Kenti ikiye bölen Asi Nehri'ne inat, bu şehirde yıllardır Aleviler, Sunniler, Hıristiyanlar, Yahudiler, Türkler, Kürtler, Araplar, kelimenin tam anlamıyla bir arada "kardeşçe" yaşıyor. O yüzden Hatay'ın diğer adı 'Kardeşlik Şehri'...

Cami, sinagog, kilise yan yana yükseliyor. Ancak Suriye'de Esad yönetimi sonrası başlayan iç savaşın yarattığı deprem belki de en çok Hatay'ı sarstı. Esad zulmünden kaçan binlerce Suriyeli muhalif Hatay'ın kapısını çaldı. Resmi rakamlara göre Hatay'da kurulan beş mülteci kampında 12 bine yakın Suriyeli bulunuyor. Sınırdan kaçak olarak Türkiye'ye giriş yapanlarla bu sayının 20 bini bulduğu konuşuluyor. Ve son günlerde Hatay'da kaşların çatıldığı, halkın tedirgin bir bekleyiş içinde olduğu haberleri gazete sayfalarına yansıyor. Yiyip içtikten sonra hesap ödemeden kalkan, hatta 'hesabı Başbakan Erdoğan ödeyecek' diyen, mülteci kampları yerine kendilerine şehir merkezini mesken tutan, ev kiralayan, polislere pervasızca kafa tutan, bellerinde silahla dolaşan Suriyeli sığınmacılardan söz ediliyor.
Hatay'daki esnaflara bir dokunduğumuzda bin ah işittik. Eski otogar bölgesinde et tavuk döner satan bir büfenin sahibi olan Ali Yıldız, Suriyeliler'in işyerine sık sık geldiğini söyledi: "Birkaçı hesap ödemek istemedi. Usulünce aldık paramızı. Yoksa burayı haraca bağlarlar. Birisine tamam desen hesap ödemeden gidenlerin ardı arkası kesilmez. Kimi de geliyor, dileniyor. Bazı esnaf arkadaşlarımızı tehdit de ettiler. 'Esad Alevi siz de Alevisiniz, hepinizi öldüreceğiz' dediler. Kavga gürültü çıktı. Biri de gelmiş bana, 'nereden silah alabiliriz?' diye soruyor. Hatay'da neler oluyor diye soruyorsunuz. İşte Hatay'da bunlar oluyor."
bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Biri çıksın ve açıklasın o kamplarda neler dönüyor, kime karşı, kimler yetiştirilip, korunuyor.
Bunlar bu cesareti kimden alıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
back to top