Yaş 39...

Yaş oldu 39.... Evet 39.... Ben aynaya bakana kadar kendimi hala 18' lik hissedeyim nafile. İnsan yaş aldıkça daha bir duygusal mı oluyor ne?
Yaşlandıkça değil ama..... Yaş aldıkça...
Bugün sabah ilacımı almadım? Ondan mı aceba bu göz sulanmalarım. 
Durun aklıma gelmişken ilacımı alıp devam edeyim:(



Facebook üzerinden de olsa yarın ki doğum günümü kutlayanlar neden beni duygulandırdı bugün. 
Bu kadar kutlamalarla kendimi daha mı yalnız hissettim yoksa daha mı mutlu bilemedim. 
Facebook'un sağ köşede ki doğum günü hatırlatmasından dolayı, zorunlu olarak hatırlanmak mı acıttı içimi? 
"Ya o da olmasaydı bir düşün, bir şükret haline Dilek!"

Dilek! Hey Dilek! Sende onlar gibi değil misin? Sen de zamana ayak uydurmadın mı? Senin onlardan farkın yok ki.
Kaç arkadaşını telefon ile aradın doğum günlerinde. Kaç arkadaşına gidip, kocaman içten sarıldın Facebook'tan yazmak yerine. Sen değil miydin Türk usulü sık sık sarılıp, öpüşmek ne kadar sağlıksız bir davranış diyen.

Kaç kişiye "Seni çok seviyorum" dedin bugünlerde. 
"Seni seviyorum" demeyeli ne kadar zaman geçti dersin. Bu kadar zor muydu artık "Seni seviyorum" demek. Seni durduran neydi ki.
Facebook daha kolay gelmedi mi sana da. Facebook oldu artık kutlama yeri. Kabul etsen de etmesen de.
Artık dostluklar, arkadaşlıklar tuşların ucunda.
Nerede o öpüşmeler, dostunun sevdiğinin sıcaklığını hissettiğin kucaklaşmalar. İstediğin kadar sarıl bilgisayarına, mesajlarına. İçini ısıttı mı? Yoksa tir tir titredimi için, hatırladıkça.

Kocaman bir yalnızlık aslında bugün. Elini tutan var mı yanında... Herkes kendi yaşam mücadelesinde. Eskiden de yaşamak bu kadar zor muydu?

Hani nerede o an kıymetini bilmediğimiz ama zaman geçipte geriye bakınca "Ahhh, ne güzel günlerdi be" dediğimiz günler.

Gelecekte bu günler içinde mi böyle söyleyeceksin?
Ne kadar zaman oldu, bir düşün. 
Bir kız arkadaşınla tüm günlük sıkıntılarını, sorumluluklarını bir yana atıp, yatağında sabahlara kadar yer yer ağlayıp, yer yer kahkahaları basıp, söylersem ne düşünürü düşünmeden korkusuzca her şeyini paylaştığın anlar.
Çok eskidendi değil mi.... 
Sabahlara kadar konuşup dururduk da konuştuklarımız yetmezdi bize... Tüm sırlarımızı ortaya dökerdik. Sırlarımız afişe olur mu acebayı düşünmeden.  O zamanlar bu kadar fazla sırlarımız yoktu, ondan mı daha rahat paylaşırdık her şeyimizi?

Elimizde tuttuklarımız arkadaşlarımızın eli değil artık. Şimdi hepimizin elinde telefonlar, tuşlar. Ellerimiz buz gibi. Isınmıyor ki o eller, o yürekler, tuşlar ile.

Hani eskiden, gözünden anlardın ya arkadaşının bir sıkıntısı mı var, yoksa mutlu mu mutsuz mu? Çok eskiden.
Şimdi yan yana gelsen de nafile aslında. Gözün, değdimi ki onu gözüne. Gözler elimizdeki telefonda. Nasıl anlayacaksın arkadaşın, dostun, nasıl? 
"Nasılsın ?"
"İyiyim"
Gerçekten öyle mi? 
Hadi sorun bana... Dilek nasılsın? diye....
Cevap hazır.
"Sağolun çok iyiyim"........................................

3 yorum:

  1. Teşekkürler yorumunuz için.

    YanıtlaSil
  2. eski günleri tekrar tazeleyebileceğin mutlu bir yaşın olsun :)

    YanıtlaSil
  3. Eski günlere dönmek zor sanırım.Teknoloji ilerledikçe daha da kendi içinde yaşayan varlıklara döneceğiz bence.Yorumunuz için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

Düşüncelerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
back to top